Kalıplar…

Herkesin hayatında bir an olur ki sen bilirsin, etrafındaki herkes bilir ki herÅŸey deÄŸiÅŸmiÅŸtir, sen aynı deÄŸilsindir ve yepyeni bir gün baÅŸlamıştır.”

“Baby I love you” adlı ÅŸarkıdan.

Bir ikiz annesi nasıl olmalıdır?

a) Kilolu ve göbekli

b) Orta yaşlarında (Başka bir deyişle: 35-38 yaşlarında)

c) Biraz bitkin ve çökmüş, neşesiz

d) Tarzı ortalamalarda gezinen; kadınsı, hatta bezgin görünümlü kıyafetler giyinmekten keyif alan bir kişi

e) HEPSÄ°

f) HİÇBİRİ

Ben f’yi iÅŸaretliyorum…

Benim bu kriterler içerisinde uyduklarım ve uymadıklarım var, tıpkı diÄŸer ikiz anneleri gibi…

Ama insanların kafasında “ikiz annesi gibi” diye bir imaj var!

İnanın yukarıdaki şıklarla ikiz annesi olmak arasında istatistikte anlamlı sayılabilecek bir ilişki yok!

Neden 25 yaşında biri tek çocuk annesi olabilirken, ikiz annesi olamasın ki?

Neden ard arda iki kez doğum yapan anne fazla kilolarını verebiliyorken, ikiz annesi veremesin ki?

Neden ikiz annesi (hele ki en zor sene olan ilk 1 seneyi geride bıraktıysa) bezgin ve enerjisiz olsun ki?

Sözüm sadece ikiz anneleri için deÄŸil, tüm insanlık için…

Kimse buz kalıplarına koyulan sıvılar gibi tek tip değil şu hayatta.

Buz kalıpları bile yeniledi kendini; yıldızlısı, kalplisi, çiçeklisi, öylesi böylesi var onların bile!

Ayrıyız.

Aynı değiliz, olmamalıyız da!

Doğadan örnek alalım, doğa dümdüz tek tip ağaçlardan oluşsa, tepeler, dağlar, vadiler olmasa aynı nefes kesici görüntüye sahip olabilir miydi?

Hepimiz farklılıklarımızla güzeliz, farklılıklarımızla daha ilgi çekiciyiz. Yeri gelince kendimizle ilgili kalıpları bile terkedip seve seve deÄŸiÅŸebilmeli, yeni bir güne uyanır gibi yeni bir ben’e geçebilmeliyiz.

Sıyrılamadık gitti kalıplarımızdan…

Hiç değilse onlar bizden sıyrılsa!